AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, partilerinin kadın politikaları konusunda hiçbir işi tesadüfen yapmadığını ve bir stratejisi, bir vizyonu, bir hedefi olduğunu vurgulayarak, “İstanbul Sözleşmesi üzerinden, AK Parti’yi kadına yönelik şiddet üzerinden vurmaya kalkanlar bunları ya görmüyor bu kadar cahiller ya da görüyorlar topluma yalan söylüyorlar. Kadına yönelik şiddetle alakalı programlarda, projelerde geri adım olmadığı gibi aksine kararlığımız ısrarla devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonraki eylemlerine bakılsın AK Parti’nin” dedi.
AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, İhlas Haber Ajansı muhabirine açıklamalarda bulundu. Yarım kalan hayallere umut olacak ’Nerede Kalmıştık’ projesine ilişkin konuşan Keşir, “Nerede Kalmıştık projesinden önce başladığımız bir başka proje var, aslında o projenin şemsiyesi Nerede Kalmıştık projesini içeriyor. AK Parti Kadın Kolları Teşkilatı ekibimiz, Genel Merkez Teşkilatı. Biz kırsal kalkınmada kadının gücüne inanıyoruz. Beşeri sermayede kadının gücüne inanıyoruz. Bunları ve büyük Türkiye’yi konuşacaksak, beşeri sermayeyi konuşacaksak mutlaka kadınlarla konuşmamız, kadınlarla beraber olması gerektiğine inanıyorum. 84 milyon kadın erkek omuz omuza büyük Türkiye’yi inşa edeceğimize inanıyoruz. Onun için Nerede Kalmıştık projesinden bir önceki projemiz olan projemize bir tanıtım, bir lansman da yapmadık, şu an sahada yürüyor o. Kamu destekli hibe ve fonları anlatıyoruz illerde kadınlara” dedi.
Ziyaretlerde kadınların mevcut projeler hakkında bilgilendirildiğini aktaran Keşir, “Kadınların lehine olan düzenlemeler var çünkü. Kadınlara pozitif ayrımcılıkla verilen ilave puanlarla kadınların projelerinin yukarıya çıktığı sıralamalarda Tarım ve Orman Bakanlığı, KOSGEB, TKDK, Ticaret Bakanlığı gibi ya da işbaşı eğitim programları gibi. Sahada zaten 5-6 aydır bunları anlatıyoruz. Biz 3 ay kadar önce lise eğitimini yarım bırakan kadınların o içinde ukde kalan kadınların duygularıyla empati kurduk. Bunu projelendirdik, Milli Eğitim Bakanlığının Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesindeki uzmanlarla çalıştık. Sonra hanımefendiye arz ettik projeyi. O da çok heyecanlandı, en az bizim kadar. Biran önce hayata geçirmek için talimat aldık. Geçtiğimiz günlerde de bunun tanıtımını yaptık” açıklamasında bulundu.
“Domino taşı etkisiyle Anadolu’nun en ücra köşesinde bulunan mahalledeki lise eğitimini yarım bırakmış kadına da ulaşmak istiyoruz”
Projenin aslında var olan uygulamaların bilinirliğini de artırmayı hedeflediğini belirten Keşir, “Burada aslında amacımız şu; Milli Eğitim Bakanlığının elinde pek çok enstrüman var. Ama bunların bazen bilinirliği az olabiliyor. Aslında biz sadece bir seferberlik yapıyoruz şu an, bir farkındalık yapıyoruz. Buradaki avantajımız şu biz tüm Türkiye’de örgütlüyüz. Teşkilatımız 81 ilde, 900 küsur ilçede, bütün mahallelerde kadın teşkilatlarımız var bizim. Onun için bizim bu programları bir seferberlik
halinde anlatmamız, kapı kapı dolaşarak kadınlara bunun farkındalığını ulaştırmamız ya da mahallelerde ve salon toplantılarında böyle fırsatlar var. Hadi hanımlar bunu değerlendirelim deme imkanımız var. Biz o insan kaynağı üzerinden Türkiye’ye bir seferberlik başlatalım istedik. Lise eğitimini yarım bırakan kadınlar bir an önce o hayallerini kurdukları diplomalarına kavuşsunlar istiyoruz. Milli Eğitim Bakanımız Özer de kayıtların 15 Ekim’e kadar uzatıldığını ilan edince bizim için daha büyük bir fırsat oldu bu. Şu an heyecanlı arkadaşlarımız. İllerinde bizim genel merkez nezdinde yaptığımız tanıtım programını şimdi il teşkilatlarımız illerinde önce büyük salon toplantıları hem de yereldeki sivil toplum kuruluşlarına ve yerel
basına duyuruyorlar. Böyle bir domino taşı etkisiyle Anadolu’nun en ücra köşesinde bulunan mahalledeki lise eğitimini yarım bırakmış kadına da ulaşmak istiyoruz” dedi.
Batı Avrupa’da eğitimini yarıda bırakan Türk vatandaşları da açık lise ile eğitimini tamamlayabilecek
Programın uluslararası boyutunun da kendini ayrıca heyecanlandırdığını kaydeden Keşir, “Gurbetçi ailelerimiz olabilir ya da gittikleri ülkelerin vatandaşlığını almış ama Türk soylu vatandaşlarımız olabilir. Milli Eğitim Bakanlığının aslında yine çok önce ilgili ülkelerin hükümetleri ile yaptığı protokoller çerçevesinde bir Batı Avrupa programları var. Buradaki amaçta şu; orada bir şekilde eğitimin dışında kalmış kız ya da erkek fark etmeksizin yine açık liselerle lise eğitimini tamamlayabiliyorlar. Türkiye’de yabancı öğrenci dediğimiz YÖS sınavına girme fırsatı veriyor onlara. Bulundukları ülkelerde bir sebeple lise eğitimini terk etmişler ve üniversite yolu kapanmışsa bile bu program sayesinde Yabancı Öğrenci Sınavı ile Türkiye’de üniversite kazanabilecekler, üniversite okuyabilecekler. İsterlerse Türkiye’de başladığı üniversiteyi bulunduğu ülkelerde tamamlama imkanı var. Aslında ikamet ettiği ülkede yarım bıraktığı eğitimini Türkiye’de bir mekanizmayı kullanarak, hakikaten ’Nerede Kalmıştık’ diye başlayıp bitirme imkanı sunan bir proje. Beni bu ayrıca heyecanlandırıyor” değerlendirmesinde bulundu.
“AK Parti, kadın politikaları konusunda hiçbir işi tesadüfen yapmadı”
AK Parti’nin pek çok düzenlemeyi İstanbul Sözleşmesi’nden önce yaptığını ifade eden Keşir, bu sözleşmeden çıkma amacının sözleşmenin bazı maddelerin yorumlama biçiminden kaynaklandığını belirterek söyle konuştu:
“İstanbul Sözleşmesi 2012’de imzalandı. Biz hep bugünü konuşuyoruz. AK Parti kurulduğunda seçim beyannamemize açıp bir bakın. Orada şiddetle mücadeleyi göreceksiniz, kadın yoksulluğuyla, töre namus cinayetlerindeki kararlığı göreceksiniz. Bir yaşındaki bir partiden söz ediyorum. Böyle bir iddia ile çıkıyor kadın konusunda. Bugün bakıldığında AK Parti, kadın politikaları konusunda hiçbir işi tesadüfen yapmadı. Bir stratejisi, bir vizyonu, bir hedefi vardı, bu çerçevede yaptı. İstanbul Sözleşmesi 2012 yılında imzalandı. Bizim en köklü değişikliği yaptığımız TCK’daki düzenlemede 2004-2005‘te biz töre namus cinayetlerini ağırlaştırılmış suç kapsamına o zaman aldık. Anayasa’da kadın erkek eşittir düzenlenmesi, devlet bu eşitliği sağlamakla yükümlüdür düzenlemesini 2004’te yaptık. O zaman İstanbul Sözleşmesi yoktu. İstanbul Sözleşmesi’ndeki bazı ifade ve kavramların yorumlanma biçimi, birilerinin yorumlayarak oradan başka alanlar açma girişimi bizim tabanımızı rahatsız etti. Rahatsızlık kısmı kadına şiddet kısmı değil. Kadına yönelik şiddetle alakalı programlarda, projelerde geri adım olmadığı gibi aksine kararlığımız ısrarla devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonraki eylemlerine bakılsın AK Parti’nin. İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı. Kadına yönelik şiddet 4. Eylem Planı açıklandı. Cumhurbaşkanımız açıkladı. Bunların her birinde kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili hem yeni uygulamalar hem mevcut uygulamaların artırılmasıyla, kurumların çoğaltılmasıyla ilgili kararlılığı göreceksiniz. Hepsinden önemlisi, meclis geçen dönem çalışmalarına ara verdiğinde son dönem çalışmalara bir bakılsın. Unutuyoruz bazen seçmenin her şeyi görme fikrini ciddiye almadığını düşünüyorum bazı muhalif partilerin.”
Son hafta parlamento çalışırken getirilen yargı paketinde kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili çok önemli bir maddenin Meclisten geçirildiğini ifade eden Keşir, “Kanun koyucu eşi tanımlar, 6284 dahil, TCK dahil şiddetle ilgili tanımlar yapar. Bunun içinde nişanlılık dönemi, ısrarlı takip, kadının hiç dahili yok ama ısrarlı takip diye bir kavram vardır. Bütün bunlarla birlikte bir de eş kavramı vardır. Yapılan bir çalışmada dedik ki, nikahlı eşe karşı işlenen şiddet mesabesinde boşanmış eşe karşı işlenen şiddeti de aynı yasal statüye getirelim. Biz yargı paketinde ’boşanmış eşe karşı işlenen şiddet tıpkı nikahlı eşe işlenen şiddet gibidir ve cezalar o oranda değerlendirilir’ ifadesini yasaya koyduk. İstanbul Sözleşmesi üzerinden, AK Parti’yi kadına yönelik şiddet üzerinden vurmaya kalkanlar bunları ya görmüyor, bu kadar cahiller ya da görüyorlar topluma yalan söylüyorlar” ifadelerini kullandı.