Bilinçsiz kullanılan zayıflama ilaçlarının sağlığa olumsuz etkileri

featured

Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Pınar Şişman, Sağlık Bakanlığı onayı olmayan, içerikleri net olarak bilinmeyen ilaçların, bitkisel ürünlerin ve zayıflama çaylarının sağlık üzerinde çok olumsuz etkilerinin olabileceğini vurguladı.

Hareketiz yaşam ve fazla kalorili besinlerin aşırı tüketilmesi sonucu obezite, tüm dünyada ve Türkiye’de acilen önlem alınması gereken bir hastalık haline geldi. Medicana Bursa Hastanesi’nde görevli endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Pınar Şişman, obez kişilerde tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği, kalp hastalıkları, inme ve bazı kanser tiplerinin daha sık olduğunu bildirdi. Obezitenin tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu, obezite tedavisinde diyet, egzersiz, davranış değişiklikleri, ilaç tedavileri ve cerrahi tedavilerin kullanılabileceğini belirtti. Şişman, “Sağlık Bakanlığı onayı olmayan, içerikleri net olarak bilinmeyen ilaçların, bitkisel ürünlerin ve zayıflama çaylarının sağlık üzerinde çok olumsuz etkilerinin olabileceği bilinmeli” uyarısında bulundu.

Medicana Bursa Hastanesi’nde görevli endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Pınar Şişman, Obeziteye bazı genetik ve hormonel hastalıkların neden olabildiğini kaydetti. “En sık neden hareketsizlik ve sağlıksız beslenmedir. Günlük alınan kalori, fiziksel aktivite ile harcanan kaloriden fazla olduğunda vücut bu fazla kaloriyi yağ olarak depoluyor. Obezitenin tanısında kullanılan vücut kitle endeksi, kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyun karesine bölünmesiyle hesaplanır. Buna göre vücut kitle endeksi 25 ile 30 kilogram bölü metrekarenin arasındaysa kişi fazla kilolu, 30 kilogram bölü metrekarenin üzerindeyse obez olarak tanımlanır. Obez kişilerde tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, kolestrol yüksekliği, kalp hastalıkları, inme ve bazı kanser tiplerinin daha sık olduğu bildirilmiştir. Bununla birlikte yağlı karaciğer, safra kesesi, akciğer hastalıkları, varisler, kemik eklem problemlerinde de artış mevcuttur. Bunların yanında obezite depresyon, cinsel sorunlar, suçluluk ve utanç duygusuna yol açarak yaşam kalitesini düşürebilir. Kişide düşük iş başarısı ve sosyal hayattan kopma görülebilir” diye konuştu.

Obezitenin tedavisinde diyet, egzersiz, davranış değişiklikleri, ilaç tedavileri ve cerrahi tedavilerin bulunduğunu kaydeden Doç. Dr. Pınar Şişman, şunları söyledi:

“Tedavinin olmazsa olmazı, beslenme alışkanlıklarında ve fiziksel aktivitelerde yapılacak düzenlemelerdir. Diyet programları kişinin yaşına, boyuna, fiziksel aktivitesine ve yaşam tarzına uygun olmalı ve beslenme alışkanlıklarının uzun vadede de değiştirilebilecek şekilde planlanmalı. Çok hazırlık ve masraf gerektiren kişinin damak tadına uygun olmayan diyet programlarından kaçınılmalarıdır. Fiziksel aktivite de kişiye özel planlanmalı ve kademeli olarak arttırılmalıdır.

Zayıflama ilaçlarına dikkat

“Diyet ve egzersiz önerilerine ek olarak gerektiğinde kişinin yaşı kilosu eşlik eden hastalıkları ve obezitenin getireceği riskler göz önüne alınarak ilaç tedavileri de etkin bir şekilde kullanılır. Bu ilaçların beyinde işlem merkezine etki ederek iştahı azaltıcı, doygunluğu arttırıcı ya da bağırsaklardan yağ emilimini azaltıcı gibi etkileri mevcut. Ancak bu ilaçlara uzman hekimler tarafından başlanmalı ve takipleri yapılmalıdır. Sağlık Bakanlığı onayı olmayan, içerikleri net olarak bilinmeyen ilaçların, bitkisel ürünlerin ve zayıflama çaylarının sağlık üzerinde çok olumsuz etkilerinin olabileceği bilinmelidir.”

Vücut kitle endeksi 40 kilogram bölü metrekarenin üzerinde ya da 35 kilogram bölü metrekarenin üzerinde olup eşlik eden diyabet, yüksek tansiyon gibi hastalıkları olan kişilerde cerrahi tedavilerin düşünülebildiğini söyleyen Şişman, “Bu tedaviler planlanan hastalarda ameliyat öncesinde obezitenin endokrin nedenlere bağlı olup olmadığı, hormonel hastalıklara bağlı olup olmadığı araştırılmalıdır. Yine bu ameliyatlar sonrasında kişide hızlı kilo verimine bağlı olarak bazı vitamin ve mineral eksiklikleri gelişebilir. Bu nedenle ve aynı zamanda eşlik eden tip 2 diyabet, hipertansiyon gibi hastalıkların varlığında bu hastalıklara dair kullanılan ilaçların dozlarının düzenlenmesi, gerekirse kesilmesi amacıyla ameliyat sonrası dönemde de endokrinolojik takiplerinin devamı çok önemlidir” diye konuştu.

Giriş Yap

Söz Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız