Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nur Kebapçı, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Mesajına diyabet gününün tarihi hakkında açıklamasıyla başlayan Prof. Dr. Nur Kebapçı, “Diabetes Mellitus kan şekeri yüksekliğiyle seyreden, hastaların glukoz, protein ve yağlardan yeterince yararlanamadığı, tedavi edilmediği takdirde uzun dönemde göz, böbrek ve sinir hasarına yol açan, aterosklerotik damar hastalığını hızlandıran bir hastalıktır. Halk dilinde şeker hastalığı olarak bilinir. Çok su içme, sık idrar yapma, çok yeme belirtileri olanlarda şeker hastalığı açısından araştırma yapılmalıdır” şeklinde ifade etti.
“İnsülin diyabet tedavisinde yerini korumaktadır”
Kebapçı, mesajının devamında ise hastalıkla ve tedavisi hakkında şu ifadelere yer verdi:
“Diyabet hastalığı insülin eksikliğinden kaynaklanırsa tip 1 diyabet ve insülin etkisindeki bozukluklardan kaynaklanırsa tip 2 diyabet olarak adlandırılır. İnsülin eksikliğiyle ortaya çıkan tip 1 diyabette tanı kısa sürede konulabilir. Ancak insülin etkisindeki bozukluklardan kaynaklanan tip 2 diyabette tanı konmadan önce gizli şeker hastalığı yani ‘prediyabet’ dönemi yaşanabilir, bu süre 10 yıl kadar uzun olabilir. Prediyabet dönemi de tıpkı aşikar şeker hastalığı gibi göz, böbrek ve sinir hasarına yol açabilir, aterosklerotik damar hastalığını hızlandırabilir. Dünyada böbrek sorunu nedeniyle diyalize giren ve ayak-bacak sorunu nedeniyle ampütasyon (ayak veya bacağın cerrahi olarak kesilmesi) yaşayan hastaların başında diyabetli hastalar gelmektedir. İnsülin tedavisi tip 1 diyabetlilerde yaşam boyu uygulanmakta, tip 2 diyabetlilerde gerektiğinde uygulanmaktadır. 1921 yılında Kanadalı Dr. Frederick Banting ve Dr. Charles Best insülini izole ederek ilk kez uygulamışlar ve bu çalışmaları nedeniyle 1923 yılında Nobel ödülüne layık görülmüşlerdir. 100 yıldır insülin hem tip 1 hem de tip 2 diyabet tedavisinde yerini ve önemini korumaktadır. ESOGÜ Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı’nda 1989 yılından bugüne diyabetli hastalarımızın tanı ve tedavisi yapılmakta, diyabet hemşirelerimiz tarafından hastalara diyabetle yaşam ve diyabetik ayak bakımı eğitimi verilmektedir. Tip 1 diyabetli hastalarda insülin pompa tedavisi uygulanmaktadır. Korona virüs hastalığı görülmeye başladığından beri dünyanın ve ülkemizin bir numaralı gündemini oluşturmaktadır. Diyabet hastalarının, COVID-19’dan klasik korunma yöntemlerine dikkat etmelerinin yanı sıra, kan şekerinin kontrol altında tutulması da bu hastalığın ağır seyretmesini engellemektedir. Korona virüs hastalığının seyrinde diyabetlilerde kan şekerinde aşırı yükselme ve aşırı düşmeler görülebilmektedir. Koronavirüs geçirmekte olan diyabetlilerin hekimleriyle haberleşerek, hastalık sürecinde şeker düşürücü ilaçlarının veya insülin dozlarının ayarlanması gereklidir. Ayrıca koronavirüs yeni diyabet gelişimine de neden olabilmektedir, bu durum kalıcı veya geçici seyredebilir. Koronavirüs hastalığı sonrası kan şeker düzeylerinin kontrolü yapılmalıdır, sorun devam ederse diyabet tedavisinin planlanması gereklidir.”