Balıkesirli yazardan ‘Kuşlar Kırathanesi’

featured

Balıkesirli yazar Samet Çıldan’ın gerçek hayat hikayelerinden oluşan ilk eseri ‘Kuşlar Kırathanesi’ okurlarla buluştu.

Kuşlar Kıraathanesi, Ötüken tarafından basılarak kitap raflarında yer aldı. Samet Çıldan, eserini Balıkesir Kitap Fuarı ve Denizli Kitap Fuarında okuyucuları için imzaladı. Samet Çıldan 1989 yılında Bandırma’da dünyaya geldi. Halen Onyedi Eylül Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans öğrencisi. Ankara, Marmara ve Balıkesir üniversitelerinde de eğitim gördü, ama bazı sebeplerle bu üniversitelerden eğitimini tamamlayamadı.

Samet Çıldan, “Edebî ve tarihî metinlere ilgim erken yaşta Köroğlu ve bilumum kahramanlık şiirleri ve Ömer Seyfettin hikâyeleri okuyarak başladı. Bu eserleri okumanın profesyonellik anlamında bir ilgi olduğunu söyleyemem. Sadece iyi bir okur olmaya çalıştığımı söyleyebilirim. Hatta bir kitap yazmak gibi bir hayâlim de olmadı. Fakat yine de ara ara bir şeyler yazar, üzerinde çalışırdım. Bir gün sevdiğim bir arkadaşım bir hikayemi okudu ve mutlaka yayınlatmam gerektiğini söyledi. Ben de biraz utana sıkıla o öyküyü önce Ötüken Neşriyatın Balıkesirli kalemi ünlü yazar Metin Savaş’a gösterdim. Sağ olsun ilgilendi ve beni yüreklendiren bir değerlendirme yaptı. O gün bugündür Türk Edebiyatı, Kısık Sesler, İnziva, Söğüt gibi dergilerde yazılarım yayınlanmaktadır. Şu an düzenli olarak Söğüt dergisine hikâyeler yazmaktayım” dedi.

Yazar olmasına Gönen’de sahaftan aldığı iki kitabın vesile olduğunu anlatan Samet Çıldan. “Yazıyor olmamın iki sebebi var diyebilirim. İlki şudur: Bir gün Gönen’de bir sahafa denk gelmiştim. Gayet ucuzdu kitaplar. Alabildiğim ne var ne yok almıştım. Aralarında, o güne dek ismini hiç duymadığım merhum Hasan Nail Canat’ın ‘Gül Yarası’ isminde, biraz acemice yazılmış bir romanı vardı. İtiraf edeyim ki beni hüngür hüngür ağlattı. Sonra Hasan Nail Canat’ı araştırdım, 2004 yılında vefat etmişti. Sene sanırım 2012 idi ve ölümünün üzerinden hayli zaman geçmişti. “Bir adam ki” dedim, “ölüdür ve arkasında şunca zaman sonra birini ağlatacak bir eser bırakmıştır.” Öldükten sonra buralara; işte binalara, kuşlara, ırmaklara ve insanlara bir şeyler bırakmak için yazmaya karar verdim diyebilirim. Kendimi yazmaya zorladığım genel anlamdaki ikinci sebep ise narsisizmin her dakika yağlı urganlarını boğazlarımıza geçirdiği şu zamanlarda, kendi reklamını yapmayan insanların göz ardı edilişidir. Daha da özele inersek, şehit çocuklarının unutuluşu, yazmak için esaslı bir sebeptir. Ki ilk yayımlanan öyküm de bir şehit çocuğunun bayram sabahını anlatır. Siyasîler söylevlerine malzeme ettikçe üstünkörü hatırlanır gibi yapılan bu çocuklar unutulmamalıdır. Süleyman Çobanoğlu bir zamanlar “Sıvasız evlerin kahraman çocukları şiir olmalı, türkü olmalı, ağıt olmalı, öykü olmalı, film olmalı, destan olmalı. Bu borç hepimizin…” demişti. Bu borcu ödeme gayreti olarak yazıyoruzdur inşallah. Bir de göz bebeğimiz Türk dünyası, esir Türk yurtları var. Edebî metinlerin içine hamasetsiz ve yalın bir biçimde oraları serpiştirmeye çalışıyorum. Umarım temiz niyetle yazılan her cümle muhatabını bulur, gönüllere dokunur” dedi.

Giriş Yap

Söz Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!